Her bir düşünce biçiminin zamanla beyinde yerleşik hale gelmesi öğrencilerde düşünme becerisi alışkanlığı meydana getireceği için öğrenim hayatında hangisinin daha fazla desteklenmesi gerektiğine dikkat etmek gerekir.
Eleştirel Düşünce mi, Analitik mi?
Düşünme biçimleri en yaygın olarak yaratıcı, eleştirel ve analitik olarak adlandırılır. Eğitim sürecinde öğrencilerin hangi yönde bir düşünme becerisine sahip olacakları olayları değerlendirme, kavrama, yorumlama ve bir yargıya varma imkanı sunmaktadır.
🎯 Bu zeka türleri (düşünme becerileri) arasında nasıl bir fark var?
Esas itibariyle bu tür düşünme becerilerinin kökeni bilimsel düşünceye dayanır. Zira bilimsel düşünce problemi fark etmeyi, muhtemel etkenleri etraflıca analizi etmeyi, deneyimlerle çözüm yolları aramayı ve nihayetinde bir yargıya varmayı benimser. Süreç içinde önemli üç nokta vardır:
- Sorgulama
- Analiz
- Üretme
Bu üç noktanın her biri daha detaylı ele alınması amacıyla eleştirel düşünce, analitik düşünce ve yaratıcı düşünce şeklinde ayrıştırılarak kullanılmaya çalışılmıştır. Bu bakış bilimin alt alanlarına ayrılarak incelenmesi, bu nedenle tek bir disiplinden farklı alt disiplinlerin çıkması geleneğinden etkilenmiştir. Düşünme biçimlerinin tasnifi farklı farklı değerlendirilse de, hiçbiri de bir diğerine alternatif teşkil etmez. Bu üç düşünme biçimi bir arada kullanıldığında amaca daha iyi hizmet vermektedir.
Düşünme en yüzeysel tanımıyla, çevreden alınan uyarıcıların beyinde meydana getirdiği etkileşimdir. Beynin kendine has davranışı olarak da bilinen düşünme, bir beceri olarak karşımıza düşünme geliştirilebilir. Düşünce becerisine bu yönde bakış farklı düşünme becerileri olabileceğini, bunların da eleştirel, analitik ve yaratıcı düşünce becerisi olduklarını var sayar.
Eleştirel düşünce: İçinde “eleştiri” kelimesinin olması biraz olumsuz bir bakışı yansıtıyormuş gibi olsa da aslında bir olayı ya da olguyu kritik etme veya irdelemeyi ifade eder. Bu nedenle eleştirel düşünce bir olgu, olay ya da durumu gerçekçi bir bakış açısıyla ve tarafsızca ama şüpheci bir tutumla analiz etme yoluyla tüm kanıtları toplama ve bir yargıya varabilme becerisidir.
Yaratıcı düşünce: Yaşamımızdaki bir sorun ya da uyumsuz bir duruma alışılmadık, benzeri olmayan, sıra dışı, uygulanabilir çözümler üretebilme becerisidir. Bu açıdan bakıldığında kışın dağda mahsur kalan birinin üzerindeki kabanını çıkartıp üzerine oturmak koşuluyla aşağıya inmesi yaratıcı bir düşünce ürünüdür.
Analitik düşünce: Bir konuyu tümden gelim yöntemiyle onu oluşturan alt gruplarına ayırmak yoluyla analiz edip bilgiyi değerlendirebilme becerisidir. Olayları etraflıca irdelemeyi ve ilgili tüm bileşenlerine kadar analiz etmeyi kapsayan bu beceri çoğu kez beynin zaten sahip olması gereken bir beceri olarak karşımıza çıkar.
💢 Öğrencilerimize hangisini öğretelim?
Bu nedenle bilimsel açıdan düşünebilme becerisi duyu organlarınca yeterli duyu alabilmeyi, elde edilen bu duyumları (verileri) algılayabilmeyi, verileri değerlendirebilmeyi, bir işe yönelik olarak bu verileri çözüm amacıyla kullanabilmeyi ifade eder. Bu bir yönüyle beynin çalışma becerisidir ve öğrencilerde öncelikle bu becerinin geliştirilmesi beklenir. Bu açıdan, okul dersleri sayesinde olaylara farklı açılardan bakabilme (Resim, Türkçe, Sosyal bilgiler ve Felsefe gibi derslerle), bakış açılarını farklı yollarla değerlendirebilme, aralarındaki ilişkileri görebilme, her birinin bir diğerine göre süre ve etkililiğini karşılaştırabilme (Fizik, Kimya ve Matematik gibi derslerle) becerileri geliştirilir.
Her bir düşünce biçiminin zamanla beyinde yerleşik hale gelmesi öğrencilerde düşünme becerisi alışkanlığı meydana getireceği için öğrenim hayatında hangisinin daha fazla desteklenmesi gerektiğine dikkat etmek gerekir. Eleştirel düşünme becerisi şüpheci bir bakışla analiz etmeyi öğütlediği için ileri yaşlarda her konuya mesafeli yaklaşma, ancak kendi eleştirisi sonucunda bir doğrulama olursa kabulleneceği görülür. Günümüzde çocukların ileri sürülen her fikre hemen itiraz ettiklerini, sizin uzun süren ikna edici açıklamalarınızdan sonra ancak kabul etmelerini bu açıdan bir düşünün. Kişinin çözümsüz durumlarda pratik yani yaratıcı zekasıyla çıkış yolları bulması hep tercih edilmiştir. Çözümsüzlüğü kabul etmeyen bu düşünme biçimi, her durumda bir çıkış yolunun olabileceğini düşünmeyi bir alışkanlık olarak kazandırır. Belki de, her iki düşünme biçiminin de, olayları tümden gelimle etraflıca analiz edip mantıklı bir karar alma süreci olan analitik düşünme becerisinden yararlandığını bilmek rahatlatıcıdır.
Bu açıdan, çocuklara öncelikle düşünebilmeyi öğretmek gerekir. Her üç düşünme becerisini de destekleyici etkinlikler onları hem başarıya ulaştıracak hem de sırf düşündüğünü gösterme gibi gereksiz akıl yürütme alışkanlıklarından kurtarmış olacaktır. Sağlıklı bir düşünme hem analitik olmayı, hem yaratıcı olmayı hem de eleştirel bir bakış açısını gerekli kılar.