11-220220241522.png

Hastalık Hastası/Öğretmen Okuma Kılavuzu

  • 16.03.2022
  • 12 dakika
  • 1186 Okunma
  • 0 Yorum

Buradaki okuma kılavuzumuzla öğrencilerinizle birlikte, klasik eserlerden Hastalık Hastası'nın incelemesini yapabilirsiniz.

Oyun Hakkında

Molière, kendisinden yirmi yaş küçük bir kadınla evlendikten sonra hayatı epeyce zorlaşır. Karısı genç yaşından ötürü Molière göre biraz uçarı ve kaprislidir. Karısının uygunsuz davranışları olduğunu iddia eden insanlarla mücadele ederken epey yorulur Molière. Bir yandan da oyunlarına gösterilen tepkilerin dozu her geçen gün artmaktadır. Molière, dört bir yanını kuşatan eleştirilerle boğuşurken hastalanır ve doktorlar hastalığının ne olduğunu bir türlü bulamaz. Molière o dönem Paris’te sık karşılaşılan ahlaksız doktorlara karşı temkinlidir. Bu tür doktorlar zengin hastalarından daha fazla para alabilmek için hastalık sürecini mümkün olduğunca uzatıp hastaya türlü eziyetler ederdi. Molière kendi tedavi sürecinin de bu yüzden uzatıldığını düşünür. Her geçen gün artan öksürük nöbetlerinin yanı sıra bu durum da onun sinirlerini iyice harap eder. Molière Hastalık Hastası adlı oyununu böyle bir durumda kaleme almıştır.

Kendisinden yola çıkarak “Argan” tipini kurguladığını düşünmek mümkündür çünkü Molière gibi bir adam hastalığa yenilmeyi gururuna yedirememiş olsa gerektir. Bu iddiayı, oyunun sahneleneceği ilk gün çok hasta olmasına rağmen Argan rolünü oynamaktaki ısrarı da güçlendirmektedir. Karısı başta olmak üzere, etrafındaki herkes onu bu kararından vazgeçirmeye çalışmışsa da başarılı olamamıştır kimse. Her ne olursa olsun oyun devam etmeli, diyen Molière, hasta hâliyle sahneye çıkıp Argan’ı canlandırır. Argan’ın öksürdüğü sahnelerden birinde Molière gerçek bir kriz geçirir. Öyle fena öksürür ki, seyirciler bu gerçekçilik karşısında hayrete düşerek gülmekten kırılır. Oysa o sırada Molière’in ağzından kan gelmiştir ve Molière bunu ustaca gizlemeyi bilmiştir.

Oyun bitiminde ise kuliste bir kriz daha geçirir. Evine götürüldükten birkaç saat sonra da hayatını kaybeder.

Eserde Kim Kimdir?

Argan: Sürekli ne kadar hasta olduğunu düşünen, her gün onlarca ilaç içen adam. Yanında her zaman bir doktor olmasını istediği için kızını bir doktorla evlendirmek ister.

Bèline: Argan’ın karısı. Tek amacı Argan’ın servetine konmak olduğundan onu ölüm döşeğinde olduğuna inandırmaya çalışır.

Angèlique: Argan’ın kızı. Babasının kendisi için seçtiği doktorla değil, âşık olduğu adamla evlenmek ister.

Louison: Argan’ın küçük kızı. Angèlique’in sırlarını babasına söyler.

Bèralde: Argan’ın kardeşi. Argan’ın karısının çevirdiği oyunların farkındadır fakat Argan’ı buna ikna etmeyi başaramaz.

Clèante: Angèlique’i seven genç adam. Angèlique ile evlenmek için Bèralde’den yardım ister.

Mösyö Diafoirus: Doktor. Oğlunun Angèlique ile evlenmesini ister. Oğlunun çok zeki olduğunu düşünmektedir.

Thomas Diafoirus: Angèlique ile evlenmek isteyen genç doktor. Biraz heyecanlıdır ve babasının zannettiği gibi zeki değildir.

Mösyö Purgon: Argan’ı tedavi eden doktor. Esasında Argan’ı tedavi etmemekte onun hastalığını kullanarak ondan para almaktadır.

Toinette: Evin hizmetçisidir. Çok akıllıdır. Herkesi nasıl idare edeceğini bilir ve sonunda Bèline’nin gerçek yüzünü ortaya çıkaracak bir oyun hazırlar.

Hastalık Hastalığı (Hipokandriyazis) Nedir?

Yeterli tıbbi değerlendirme yapılmasına ve güvence verilmesine karşın bu düşünceler sürüp gitmektedir. Vücudun normal çalışmasına ait bir takım belirtilere, anormal gözü ile bakılmakta ve yanlış anlamlar yüklenip, hastalık belirtisi olarak düşünülmektedir. Örnek olarak kalp atışları, terleme, öksürme, esneme, kabızlık gibi durumlar ciddi bir hastalığın (kanser, kalp krizi, ağır bir nörolojik hastalık gibi) işaretleri olarak kabul edilmektedir.

ÖZEL SÖZLÜK

Afyon: Olgunlaşmamış haşhaş kapsüllerine yapılan çiziklerden sızan, güçlü bir zehir olmakla birlikte içinde morfin gibi uyuşturucuların bulunduğu madde.

Hepatik: “Karaciğer”in tıp dilindeki karşılığı.

Lavman: Anüs yoluyla kalın bağırsağa tanı veya tedavi amacıyla sıvı verme.

Memnon Heykeli: Nil Nehri’nin karşısında iki dev heykel. MÖ 1400 yılında yapıldığı düşünülmekte olan bu dev heykellerin, Yunanlı Şafak’ın oğlu Troya Savaşı’nın kahramanı Memnon’a ait olduğu düşünülmüş ve bu yüzden heykellerin ismi “Memnon” kalmıştır.

Ravent: Bir iki metre yüksekliğinde, büyük yapraklı, beyaz yapraklı bitki.

Sinameki: Sinameki bitkisinin bazı türlerinden elde edilen, hekimlikte ishal yapıcı olarak kullanılan madde.

Yazar Hakkında

Adı: Jean Baptiste Poquelin (Molière)

Doğum Tarihi Ve Yeri: 15 Ocak 1622 / Paris

Ölüm Tarihi Ve Yeri: 17 Şubat 1673 / Paris

Molière’in babası, Kral XIV. Louis’nin döşemeci ustalarından ve özel hizmetkârlarından biridir ve o da bu görevi babasından devraldığı için, kendi yerine de oğlu Molière’in geçmesini planlamaktadır. Bu amaçla Fransa’nın en iyi okullarına göndermiştir oğlunu. Küçük Jean Baptiste, bugün Louis le Grand adını taşıyan Collège de Clermont adlı kolejde eğitim hayatına başlar. Burada öğretmeni olan filozof Gassendi epey etkiler Molière’in düşüncelerini. Onun toplumsal meselelere ilgi duymasını, halkın eşit olması gerektiği inancını kazanmasını sağlar. Babasının ve yol gösterici öğretmeni Gassendi’nin etkisiyle Molière, lise öğreniminden sonra hukuk okuyarak eğitim hayatını tamamlamak ister. Bu amaçla Orlèans’ta bulunan bir hukuk fakültesine kaydolur. Molière’in çok başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdiği bilinmektedir. Fakat okulu bitirdikten bir süre sonra Molière, Kral’ın hizmetkârı değil oyuncu olmak istediğini bildirir babasına. Şiddetle karşı çıkar babası bu karara. Molière de fikrinden vazgeçmeyerek evi terk etmek zorunda kalır.

Tiyatroyla hiç ilgisi olmayan bir alanda eğitim almışsa da Molière, çocukluk hayalinin peşinden gitmiş ve içindeki arzuyla, açlıkla tiyatronun hemen her aşamasında çalışmıştır.

Molière, Paris’teki ilk tiyatro deneyiminde başarısız olunca kumpanyasıyla yollara düşerek ülkenin çeşitli yerlerinde gösterilerine devam eder. On iki on üç yıl boyunca pek çok şehirde oyunlar sergileyen grubun ve Molière’in bu süreçte neler yaptığı tam olarak bilinmiyor. Fakat şu açıktır ki, Molière bu dönemde ülkenin her köşesinde binlerce insanla karşılaşmış, insan doğasını çözmüş ve eserlerinde değişmeyen insan hâllerini ele aldığı için de bugüne dek varlığını sürdürmüştür.

Molière bu zaman zarfında trajedi yazarlığında başarılı olamadığını görerek yalnız komedi türünde eserler vermeye karar verir. Molière’in yönetimindeki Mösyö Tiyatrosu’nun sahnelediği komedileri halk, büyük bir ilgi ve sevgiyle takip eder. Daha önce taşrada oynanan birkaç oyunu Paris’te de oynarlar, seyirciler çok beğenir. Ne var ki Molière, çok iyi tanıdığı, her hâlini bildiği, dönemin sözde entelektüel, zengin ve itibar düşkünlerini son derece gülünç hâllerde gösterdiği oyunu Gülünç Kibarlar’ı (Prècieuses Ridicules) sahnelediğinde aşırı bir tepkiyle karşılaşır. Oyunda gülünç durumlara düşen kişilerle kendileri arasındaki ilgiyi fark edenler oyuna ve Molière’e tepki gösterir. Fakat bu Molière’i yıldırmaya yetmez.

Onun için burjuva sınıfının ne düşündüğü önemli değildir, doğru bildiğinden şaşmayan Molière, topluma karşı kendini sorumlu hissettiği için de toplumdaki aksaklıkları göstermeye devam eder. Bu yüzden de ömrü boyunca ona düşman olan bir grup tarafından sürekli eleştirilir.

Molière’in oyunlarının hedefinde, samimiyetsiz ve etkisiz entelektüeller, zengin olma çabasında kendinden ödün veren para düşkünleri, insanların duygularını sömüren din adamları, insanların sağlığını hiçe sayan doktorlar vardır. Bu insanlar elbette ki Molière’i sevmez çünkü Molière ulaşabildiği toplumda etkili olmuş, bir yandan onların sözcülüğünü yapmış bir yandan da kendilerine haksızlık edildiğini fark etmelerini sağlamıştır.

Yakın çevresi Molière’i son derece iyi kalpli ve merhametli biri olarak tanıtmıştır. Dürüstlüğünden hiçbir zaman ödün vermeyen Molière’e Kral’ın da büyük bir sevgisi ve saygısı vardı, ona güveniyordu.

Yazarın Diğer Eserleri

Gülünç Kibarlar: (1659) Gorgibus adındaki zengin bir adamın kızı Magdelon ile onun kuzeni Cathos’un evlenme tekliflerini reddetmelerinden alınan La Grange ve Du Croisy adlı iki genç adam, genç kızlardan intikam almaya karar verir. Uşakları Mascarille ile Jodelet’i asilzade kılığına sokarak genç kızların evine gönderirler ve kızlara kur yapmalarını söylerler. Kızlar, asilzade kılığındaki adamlardan sırf zengin ve şımarık oldukları için etkilenip onların gerçekte ne kadar cahil olduklarını fark edemez. Daha sonra bu iki genç adam eve baskın yaparak sahte asilzadelerin maskelerini düşürür ve genç kızların ne kadar gülünç duruma düştüklerini gösterirler.

Münasebetsizler: (1661) Eraste sevdiği kadın Orphis’le görüşmek istemektedir. Fakat durmadan karşısına çıkan “münasebetsiz” kimseler onun bu arzusunu yerine getirmesine engel olur. Uşağı efendisinin kıyafetiyle gereğinden fazla ilgilenerek onun gecikmesine neden olur, sonra bir bestekâr, yeni bestesini okumak için Eraste’nin yolunu keser, derken bir tanıdığı düelloda tanığı olmasını ister. Bir başka münasebetsiz bir iskambil partisini detaylarıyla anlatmaya koyulur, ardından iki âşık aralarındaki bir meselenin çözümü için Eraste’nin hakem olmasını ister, bir avcı yoluna çıkarak ona avladığı geyikleri anlatır, bir âlim, bir kâşif, bir düellocu daha yoluna çıkıp gidişine engel olsa da Eraste, âşık olduğu Orphise’in amcasını ölümden kurtarmayı başarır ve amca da Eraste’nin yeğeni ile evlenmesine izin verir.

Kadınlar Mektebi: (1662) Arnolphe, Agnès adlı genç kızın koruyucusudur ve onunla evlenmek ister. Genç kızın başkalarına ilgi duymasını engellemek için onu cahil bırakmış ve bir tutsak gibi gözaltında tutmuşsa da Agnès’in Horace adındaki genç adama âşık olmasını engelleyemez. Horace, hiçbir şeyin farkında olmadan Arnolphe’a Agnès’e duyduğu aşkı anlatır. Bunun üzerine kıskanç koruyucu farklı tedbirler alarak bu aşka engel olmaya çalışır. Ne var ki, aşk üstün gelir ve birbirini seven iki genç sonunda evlenir.

Kadınlar Mektebinin Eleştirisi: (1663) Molière’in Kadınlar Mektebi adlı oyununa gelen eleştirileri eleştirmek için yazdığı oyundur. Oyunda, kadınlı erkekli bir grup bir araya gelerek Molière’in o sıralar sahnelenen oyununu eleştirirler. Çok ağır eleştirilerde bulunurlar. Daha sonra bir hizmetçinin gelerek orada bulunanlara yemeğin hazır olduğunu bildirmesi üzerine oyun sona erer. Bu eserle Molière, kendisini eleştirenlere yine sanatıyla cevap vermiştir.

Versailles Tuluatı: (1663) Kadınlar Mektebi’nin Eleştirisi ile aynı dönemde yazdığı bu eserde de Molière kendini savunmak istemiş ve döneminin çok ilerisinde bir kurguya sahip bir eser ortaya çıkarmıştır. Molière bu eserde, kendi tiyatrosunun kulisini sahneye koymuştur. Oyun, kralın huzurunda oynanacak komedyanın vaktinin gelip çatmasına rağmen eserin hazırlanmamasının telaşını konu edinir. Molière, sahnede kendisini canlandırırken oyuncularına verdiği tavsiyelerde bir yandan kendi sanat görüşünü dile getirmiş, bir yandan da eleştirilere cevap vermiş ve diğer tiyatroları da ağır biçimde eleştirmiştir.

Tartuffe: (1664) Varlıklı bir adam olan Orgon ikiyüzlü sahte dindar Tartuffe’e yürekten bağlanmış, onu evine alıp onunla sırdaş olmuştur. Kızının da onunla evlenmesini istemektedir. Orgon’u Tartuffe’e karşı uyarsalar da Orgon kimseyi dinlemez. Orgon’un üvey oğlu Tartuffe’ü üvey annesine aşkını ilan ederken yakalar, babasına söyler fakat Orgon yine ikna olmaz. Tartuffe’e iftira attığı gerekçesiyle de oğlunu evden kovup bütün mal varlığını Tartuffe’e bağışlar. Fakat daha sonra karısının kurnazlığı sayesinde ne büyük bir hata ettiğinin farkına varır ve Tartuffe’ü evden kovar. Tartuffe ise gerçek yüzünü göstererek Orgon’un tüm varlığının kendisine ait olduğunu, Orgon ve ailesinin evden gitmesini söyler. Sonunda Kral duruma el atarak Tartuffe’ün tutuklanmasını sağlar.

İnsandan Kaçan: (1666) Alceste, etrafındaki herkesin ikiyüzlülüğünden yakınan, kendisi herkese karşı açık olmasına rağmen diğerlerinin sürekli dalavere peşinde olmasına katlanamayan biridir. Bu yüzden insanlar tarafından sevilmez ve hor görülür.

Bir gün Cèlimène adında uçarı ve ikiyüzlü bir kadına âşık olur. Alceste, âşık olduğu kadını dürüst olmaya zorlasa da kadın her seferinde onun elinden kurtulmayı başarır ve nihayet bir gün her şey açıklığa kavuşur. Meğer Cèlimène’in bir değil birkaç sevgilisi vardır. Alceste hariç diğerleri kadını terk eder. Alceste ise Cèlimène’in de dürüst ve onurlu bir hayat sürmesini arzu ettiği için, kimsenin olmadığı bir yerlerde yaşamayı teklif eder fakat Cèlimène, sosyete yaşamından vazgeçmeyi kabul etmez. Bunun üzerine Alceste tek başına dürüst bir hayat yaşamak için sakin bir şehir aramak üzere yola düşer.

Cimri: (1668) Çok zengin ve bir o kadar da cimri olan Harpagon, tefecilikle bir kat daha zenginleşir. En büyük amacı Mariane adlı genç bir kızla evlenmektir. Kızı Elise’i ise çeyiz vermeden zengin ve soylu bir yaşlı adamla evlendirmeyi planlamaktadır. Fakat Mariane’i seven oğlu Clèante ile Elise’i sevdiği için cimrinin yanında kâhya olarak çalışan Valère aralarında anlaşarak Harpagon’un paralarını çalarlar. Mariane’den vezgeçerse paralarını geri vereceklerini söylerler. Sonunda cimri adam için paraları ağır basar ve genç adamların isteklerini kabul eder. Böylece Mariane’le Clèante, Elise’le de Valère evlenir.

Kibarlık Budalası: (1670) Varlıklı bir burjuva olan M. Jourdain, soylu gibi görünmek hevesine kapılır. Bale, eskrim, müzik, felsefe dersleri alır. Kızı Lucile’i soylu biriyle evlendirmek ister. Clèonte adlı bir bey de Lucile ile evlenmek ister. Fakat M. Jourdain kızını bu beye vermek istemez. Bunun üzerine Clèonte’un uşağı, Clèonte’u Türk padişahının oğlu kılığına sokar ve şehzadenin, kızıyla evlenmek istediğini söyleyerek kandırır M. Jourdain’i. Kibarlık budalası burjuva M. Jordain hiç düşünmeden kızını Türk padişahının oğluyla evlendirdiğini düşünerek aslında Clèonte’la evlendirir. Bunun üzerine kendisi de “Mamamuşi” olur. (Mamamuşi, Molière’in soyluluk düşkünlerini alaya almak için uydurduğu bir soyluluk unvanıdır.)

Molıère Neden Önemli?

Molière, her büyük yazar gibi, döneminin sınırlarını aşabilmeyi başardığı için önemlidir. Peki, o sınırlar nelerdi? Molière’in getirdiği yenilikler nelerdi?17. yüzyılda Fransa’da, İtalyan komedyası ve onun en başarılı ürünlerini veren “Commedia dell’arte” adı verilen bir topluluğun oynadığı oyunlar modadır. Bu topluluk, özellikle doğaçlama oyunlarda halkın ilgisini çekmiş hem sarayda hem sokakta oyunlarını sergilemeleriyle de soylulardan sıradan halka kadar herkesin beğenisini toplamıştır. Fakat bu tiyatro, komik olma çabasında çoğu zaman aşırıya kaçmış, gerçekçi olmayan tipler yaratmıştır.

Aynı dönemde Fransa’da bir de kaba güldürücülüğüyle ünlenen İspanyol tiyatrosunun oynadığı oyunlara benzeyen, “Commedia dell’arte”ın oyunlarına benzeyen oyunlar sergileyen gruplar da çıkmıştır. Bu oyunlarda kişi, karakter yoktur. Kalıplaşmış durumlar ve tipler vardır. Gerçeğe aykırı, uydurma gülünçlükler, inanılmaz olaylar, tesadüfler, isim karışıklıkları gibi çoğu olağandışı olan öğeler Molière’den önceki tiyatrolarda sıkça görülür.

O dönem tiyatro anlayışında süregelen, olay, zaman çevre birliği anlamındaki üç birlik kuralını da zaman zaman aşmış, sahnede gösterilmesi uygun olmayan durumları da sahneye taşıyabilmiştir. Hatta öyle ki, Molière kulis ortamını sahneye taşıyarak oyun içinde gerçeklik kurmuştur.

Türk Tiyatrosunda Molıère’in Etkileri

Osmanlı Devleti’nin Batılı tarzdaki tiyatro ile ilk tanışıklığının 17. yüzyılda, Fransa elçisinin hazırlattığı oyunlarla gerçekleştiği bilinmektedir. Padişah bu oyunlara büyük ilgi gösterir. Hatta Molière’in Hastalık Hastası adlı oyununu, iki özel doktoruyla seyreder. Bu dönemde Osmanlı halkı henüz geleneksel tiyatroya ilgi duymaktadır, Avrupa tiyatrosundan habersizdir. Yabancıların yönetiminde var olan tiyatrolar da pahalı olduğu için halkın ilgisini çekmez.

19. yüzyıla gelindiğinde ise, Osmanlı Devleti’nin Batılılaşma çalışmalarına ön ayak olan aydınlar, ilk işin halkı bilinçlendirmek olduğunu görmüş ve bu amaca ulaşmada tiyatronun işlevinin farkına varmışlardır. Şinasi ve Namık Kemal başta olmak üzere dönemin aydınlarının yazdığı oyunlar sahnelenmiştir ve büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Bu sayede halkın da tiyatroya ilgisi artmış ve tiyatro okul işlevini yerine getirmeye başlamıştır yavaş yavaş. İşte bu noktada, Molière’in oyunlarındaki eleştirel tutum Osmanlı aydınlarının dikkatini çekmiş ve kimi zaman Molière’in oyunlarını çevirerek, Molière’in oyunlarından uyarlamalar yaparak kimi zaman da esinlenerek çeşitli oyunlar yazıp sahnelemişlerdir. Ahmet Vefik Paşa, on altı Molière çevirisi ve uyarlamasıyla bu aydınların başında gelen isimdir.

Düşündürücü Sorular

1. Argan sizce gerçekten hasta mıdır?

2. Argan neden kendisinin sürekli hasta olduğunu düşünmektedir?

3. Argan gerçekten hasta değilse neden Doktor Purgon ona sürekli ilaç vermektedir?

4. Argan’ın hasta olduğuna onu ikna edenler kimlerdir?

5. Argan’ı hasta olmadığına ikna etmeye çalışan kimse var mıdır? Varsa etkili olabiliyorlar mı? Etkili olamıyorlarsa sebebi sizce nedir?

6. Oyunda Argan’ı kimler kandırıyor? Neden?

7. Oyunda neden Molière’den söz ediliyor sizce? Bunun oyuna nasıl bir katkısı vardır?

8. Oyunda Argan’a en çok ilgi gösteren, onu sevdiğini belli eden kişi kimdir?

9. Oyunda en akıllı kişi kimdir sizce? Neden o kişinin akıllı olduğunu düşündünüz?

10. Toinette’in oyundaki işlevi nedir sizce?

11. Argan’ın kardeşinin, “Elbise ve şapkayla bütün saçmalıklar bilime, bütün aptallıklar akla dönüşür.” sözüyle anlatmak istediği nedir sizce?

12. Oyunun sonunda Argan’ın doktor rolüne girmesinin hastalığına nasıl bir etkisi olur sizce? Argan artık iyileşecek midir?

13. Bir insanı, sürekli hasta olduğuna düşünmeye iten nedenler nelerdir sizce?

14. Hastalıklar konusunda internetten edinilen bilgilerin hastalık hastalığını tetiklediğini düşünüyor musunuz?

15. Etrafınızda sürekli tıp terimleriyle konuşan birileri var mı? Varsa bu kişiler hakkındaki düşüncelerinizi açıklar mısınız?

Etkinlikler

1. Oyunda en sevdiğiniz karakter hangisidir? Nedenini açıklar mısınız?

2. Oyunda en sevmediğiniz karakter hangisidir? Nedenini açıklar mısınız?

3. Oyunda hangi rolü canlandırmak isterdiniz? Neden?

4. Oyunun kostümleri sizce nasıl olmalı? 17. yüzyılda Fransızlar sizce nasıl giyiniyorlardı?

5. Argon sizin bir yakınınız olsaydı, onu hasta olmadığına nasıl ikna etmeye çalışırdınız?

Kaynakça

And, Metin,100 Soruda Türk Tiyatrosu Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1970.

Perin, Cevdet, Fransız Edebiyatında Komedi ve Molière, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1944.

Vardar, Berke, Fransız Edebiyatı, Multilingual Yayınevi, İstanbul, 1998.

 

 

Daha fazla kitap için tıklayınız.