shutterstock_1186874650 (1)-171020212105.png

Gençlik ve Şiddet

  • 17.10.2021
  • 3 dakika
  • 680 Okunma
  • 0 Yorum

Ergenlik cağı, şiddetin en kolay öğrenildiği, benimsendiği çağdır. Ergenler bu dönemi yaşarken genellikle fevri, dürtüsel davranır. Şiddeti çağrıştıran, sınırları zorlayan tepkiler verir:

Gençlik ve Şiddet

Tüm dünyada özellikle son yıllarda öğrenciler arasında şiddet giderek yaygınlaştı. Henüz çocuk yaşta olanlar arasındaki anlaşmazlıklar, tartışmalar bile büyüyerek yerini yaralamalara, cinayetlere bıraktı. Aslında şiddet eğilimi insanın doğasında vardır. İlk insanlardan bu yana inceleyecek olursak, insanoğlunun hayatını idame ettirebilmesi için avcı karakteriyle yaratıldığını görebiliriz.

Şiddet duygusunun oluşmasında biyolojik eğilimlerin rolü vardır, ama rolü tamamıyla genlere yüklemek doğru değildir. Bu duygu sosyal öğrenme yoluyla da pekişir. Onaylandığı, sorunların çözümünde metot olarak başvurulduğu toplumlarda şiddet daha da yaygındır. Batı kültüründe 60’lı yıllarda uygulanmaya başlanan eğitim politikası da bunun kanıtlarından biridir. Darwin’in yaşam mücadelesi tezinden de etkilenen bu eğitim anlayışına göre şiddetin onaylanması, kabul görmesi bir değişimi tetikleyecek, sonunda bir düzen sağlanacaktı. Ancak beklenen olmadı ve bu tür bir eğitim politikası okulları birer suç yuvası haline getirdi.

Bireylerin şiddete yatkın yetişmesinde, şiddete başvurmayı hoş görmesinde ailenin etkisi de büyüktür. Bir ailede herkes yüksek sesle konuşuyor, birbiriyle kavga ediyor, tabaklar havada uçuşuyorsa çocuğun şiddeti ilk öğrendiği yer evi olacaktır. Çocuk, bağıran babasını öfke modeli olarak alacak ve annesine, babasına bağırmaya başlayacak; oyun oynarken oyuncaklarını bile birbirine bağırttıracaktır. 

Ergenlikte Şiddet 

Ergenlik cağı, şiddetin en kolay öğrenildiği, benimsendiği çağdır. Ergenler bu dönemi yaşarken genellikle fevri, dürtüsel davranır. Şiddeti çağrıştıran, sınırları zorlayan tepkiler verir:

“Bunun gibilere haddini bildireceksin! Bunu sallandırmak lazım!” gibi söylemleri onların ağzından kolayca duymak mümkündür. Özellikle erkek ergenlerin, canları bir şeye sıkıldığı zaman, akıllarına ilk gelen duygu şiddettir.

Beyin müzikle birlikte adeta dans eder; müzikle birlikte beyindeki kimyasal reaksiyonlar azalır veya artar. Buna bağlı olarak öfke ve saldırganlık duyguları müzikle birlikte harekete geçer veya azalır. Gençlerin bu yüzden özellikle dinledikleri müzikleri doğru seçmeleri yararlı olacaktır. Yoksa coşku, heyecan, saldırganlık gibi duyguları arttıran müzikler genci, kendini feda ettirecek kadar etkileyebilecek kapasiteye sahiptir.

Eşler Arasında Şiddet

Kadın ve erkeğin beyinleri farklı çalışır. Kadın kendini kötü hissettiğinde, morali bozuk olduğunda duygularını ağlayarak dışa vurur. Erkek ise bunu öfke şeklinde yansıtır. Cinslerin biyolojik eğilimleri böyledir. Şayet, kadın ya da erkek, kişi kendini olgunlaştırabilirse ağlama isteğini veya öfkesini kontrol edebilir. Genellikle aile içinde şiddet uygulanırsa bunu, duygularını öfke şeklinde yansıtma eğiliminden dolayı, erkek kadına karşı uygular. Kadın ise erkeğin bu tepkisine sebep olan davranışından vazgeçer, bir daha yapmaz. Özellikle ilk olaylardan sonra erkek, şiddetin böyle onaylanır tarzda karşılandığını ve istediği sonucu aldığını gördükten sonra şiddeti bir sorun çözme aracı olarak algılayabilir. Bu yüzden evliliklerde özellikle ilk şiddet olayı çok önemlidir. İlk defa uygulandığında kişi, bu durumu onaylamadığını karşı tarafa hissettirmeli, belli etmelidir. Bu başarılabilirse karşı tarafta suçluluk, pişmanlık hisleri uyanacak ve şiddet evlilikte kendine istediği yeri bulamayacaktır.

Erkeğin kadına, kadının erkeğe karşılıklı şiddet uyguladığı durumlar da görülür. Taraflar bu tür olayları umursamazlarsa burada da zamanla şiddet bir yöntem olarak benimsenmeye başlanır. “O sana şiddet uygularsa sen de ona uygula” mantığı evliliğin bitmesine sebep olabilir. Şiddete şiddetle karşılık vermek yerine çözüm odaklı düşünmek, “Ne yapsam da problemi çözsem” yaklaşımı içerisinde olmak gerekir. 

Şiddet Acizliğin Göstergesidir

Şiddet, duygularını sözel olarak ifade etme yeteneği olmayan insanlar tarafından bir çözüm olarak görülebilir. Şiddet uygulayan insan güçlü rolü oynasa da gerçekte güçlü değildir; aksine, şiddet uygulamak acizliğin, güçsüzlüğün bir işaretidir. Bir evde otorite sağlamanın yolu şiddetten değil, akıl ve iknadan geçer. Gençler gerek ergenlik döneminde, gerek ileriki yıllarda şiddet duygusuna yenik düşmemek için hareketlerini ve doğuracağı sonuçları defalarca düşünmelidir. Nitekim şiddet genellikle düşünmeden başvurulan bir davranıştır. Bunu engellemek için genç; beynine hızlı sorgulama metodunu öğretmeli, bir olay karşısında sorgulayarak hareket etmeli, “İçimden gelen his bu, ama nasıl davranmam gerekir?” sorusunu sormalıdır. Unutulmamalıdır ki, başkalarını yöneten soğukkanlı kişiler bu sorgulamayı yapabilen kişilerdir. İş hayatında yöneticilik konumuna gelmiş olanlar çocukluk dönemlerinde çok fazla hata yapmışlardır. Bu kişiler hatalarından bir ders çıkarıp telafi etme, kendilerini geliştirme becerileri sayesinde bulundukları konuma ulaşmışlardır. Gençler ileriki yıllarda başarıyı yakalamak istiyorlarsa bunu göz önünde bulundurmalı, hatalarını birer fırsata dönüştürmelidir.

Bu yazı hazırlanırken Nevzat Tarhan’ın “Bilinçli Genç Olmak” kitabından yararlanılmıştır.